Eğitim Yeteneğe ve İhtiyaca Göre Şekillendirmektir
Bir gün bir bebek dünyaya geliyor. Büyüyor, gelişiyor. Önce yürümeyi öğreniyor, konuşmayı söküyor, kendi kendine yemek yemeye başlıyor. Oyunlar oynuyor, arkadaşlar ediniyor ve bir gün kendini hayatının en az 12 yılını geçireceği bir kurumda buluyor.
Günümüzde bir insan, eğitim hayatına en geç 6 yaşında, küçük bir çocukken başlıyor. Kalem tutmayı öğreniyor, sonra o kalemle yazmayı öğreniyor, düşüncelerini ifade etmeye ve bambaşka dünyalar tanımaya başlıyor. Tüm bu çocukları eşit değerlendiriyor ve eşit ilgi gösteriyoruz.
Genele hitap eden bu yaklaşım çoğunluğun işine yarasa da bazı çocuklar bu sistemin köklerine tutunamıyor. Eğitim ağacı büyürken zamanında tutunamayan bu çocuklar vaktinden erken, daha diğer arkadaşları gibi güneşe dokunamadan sararıp dökülüyorlar.
Çocuklar, geleceğimizi tasarlayabileceğimiz boş birer kanvastırlar aslında. Biz onlara bugün ne verirsek, yarın onu geri alırız. Hiçbir çocuğu kaybetmeden, hayallerini göz ardı etmeden ilerleyebilirsek ülkemizin geleceğini daha da güçlendirebiliriz.
Bir çocuğumuz okumayı kolayca sökemedi mi? Onu suçlamayacağız, diğer arkadaşlarıyla kıyaslayıp kendisini eksik hissetmesine neden olmayacağız. Sorunun temeline inmeye çalışacağız, neden okuyamadığını anlamaya çalışacağız. Sevmiyor mu, bir şey engel mi oluyor, acaba biri dalga mı geçiyor? Çocuğu anlayacağız, sonra ona yardımcı olacak ve onu topluma kazandıracağız.
Bir başka çocuğumuz matematiği sevmiyor ama müzikte çok mu yetenekli? O zaman onu müziğe yönlendireceğiz. Herkes matematiği sevmek, bu konuda en iyisi olmak zorunda değil ki. Bu çocuğu diğer arkadaşlarıyla aynı kefeye koymak, zorla matematik çözdürmek onu iyice soğutur. Sadece matematikten değil, okuldan soğutur, eğitimden, arkadaştan, aileden soğutur. Bu çocuk notaların dilinden anlıyorsa, melodilerle konuşuyor ve ezgilerle kendine bir dünya yaratabiliyorsa, ondan en iyi müzik alanında yararlanırız. Bir gün bir konserde tüm dünya bir Türk gencini ayakta alkışlayacaksa varsın çarpım tablosunu ezbere bilemesin.
Kısacası her çocuk başka bir fidandır, hepsi gerekli koşullarda en güzel çiçeklerini açarlar. Önemli olan hangi toprakta yeşereceklerini, suya, güneşe ne kadar ihtiyaçları olduğunu anlamak ve hepsine gereken şekilde yaklaşmaktır. Böylelikle ileride, kafamızı çevirdiğimiz her yerde, temelini sağlam attığımız bu küçük fidanların koca çınarlara dönüştüğünü görebilir ve geleceğin emin ellerde olduğunu bilerek rahatça arkamıza yaslanabiliriz.